1975 yılında Adana’da doğan Prof. Dr. Uğur Özkan, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş, Radyoloji uzmanlık eğitimini tamamladıktan sonra akademik kariyerine devam ederek profesörlük unvanını almıştır. Uzun yıllar Başkent Üniversitesi ve özel hastanelerde görev yapmış olup, şu anda Özel Medline Adana Hastanesi'nde hastalarına hizmet vermektedir.
Adana’da varis tedavisi yapan girişimsel radyoloji uzmanlarından biri olan Prof. Dr. Uğur Özkan, bacaklarda damar genişlemesi ve kıvrımlaşması ile ortaya çıkan varis problemlerini modern, minimal invaziv yöntemlerle tedavi etmeyi hedefler. Varis tedavisi, hem estetik kaygıları hem de ağrı, şişlik ve yorgunluk gibi şikayetleri ortadan kaldıran etkili bir yaklaşımdır.
Tedavi öncesinde, Doppler ultrason ile damar yapısı detaylı şekilde incelenir ve sorunun kaynağı belirlenir. Cerrahi gerektirmeyen yöntemler arasında lazer, radyofrekans ve köpük skleroterapisi gibi teknikler bulunur. Bu işlemler, ince iğneler veya kateterler aracılığıyla gerçekleştirilir ve hastaya konforlu bir deneyim sunar.
Varis tedavisi sonrası süreçte, hastalar genellikle aynı gün ayağa kalkabilir ve günlük yaşamlarına kısa sürede dönebilir. Tedavi edilen damarlarda zamanla kapanma ve kaybolma görülür. Düzenli kontroller, tedavi başarısını artırmak ve tekrar oluşumunu engellemek açısından önemlidir.
Prof. Dr. Uğur Özkan, Adana’da varis tedavisinde cerrahiye gerek kalmadan uyguladığı yenilikçi yöntemler ve hasta odaklı yaklaşımı ile tanınır. Sağlıklı, estetik ve ağrısız bacaklar için hemen iletişime geçebilir veya randevu alabilirsiniz.
Bacaklarımızda iki temel toplardamar ağı bulunur: Derin toplardamarlar (kasların arasında ve kemiklere yakın seyreden) ve yüzeysel toplardamarlar (deriye daha yakın seyreden). Toplardamarların temel görevi, temizlenmesi için vücudun kullandığı kanı yer çekimine karşı kalbe taşımaktır. Bu taşıma işlemi büyük oranda bacak kaslarının kasılıp gevşemesi sırasında damarlara yaptığı pompalama etkisi ve kapakçıkların tek yönlü akışa izin vermesi sayesinde gerçekleşir.
Varis, özellikle yüzeysel toplardamarların “eski bir lastik hortum” gibi zamanla yapısal bütünlüğünü kaybedip genişlemesi ve kıvrımlar oluşturmasıdır. Nasıl ki bir bahçe hortumu yıprandığında suyun akışı bozulup hortum dışarıdan bakınca bükülmüş, şişmiş veya “balonlaşmış” gibi görünür, varisli damarlarda da benzer şekilde kıvrımlar ve belirginleşme meydana gelir. Buradaki ana mekanizma, kanın tam anlamıyla yukarı doğru pompalanamaması ve kapakçıkların kapanma yeteneğinin bozulmasıdır.
Genetik Yatkınlık: Ailede varis öyküsü varsa, bireyde toplardamar duvarlarının ve kapakçıkların zayıf olma ihtimali artar.
Yaş: Yıllar geçtikçe damar yapıları zayıflar; bu kapakçıkların işlevini yitirmesine yol açabilir.
Hormonlar ve Cinsiyet: Özellikle kadınlarda, hamilelik dönemlerinde artan kan hacmi ve hormonal değişiklikler varis oluşumunu tetikleyebilir.
Yaşam Tarzı: Uzun süre ayakta durmayı veya tam tersi, uzun süre oturmayı gerektiren meslekler; obezite; fiziksel aktivite eksikliği gibi etkenler varis riskini yükseltir.
Varis, sadece estetik bir sorun olmayıp yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir. Ağrı, yorgunluk hissi, bacaklarda ağırlık ve şişme gibi belirtilerle günlük hayatın konforunu bozabilir. Bu nedenle varis, hafife alınmaması gereken bir dolaşım problemidir.
Bacaklarınızda dışarıdan gözle görülebilen mavimsi veya mor damarlanma dışında, varis aşağıdaki belirtilerle kendini gösterebilir:
Ağrı ve Sızı
Günü ayakta geçirdikten sonra bacaklarınızda hissedilen sızı veya ağrı, varisin en yaygın bulgularından biridir. Bu ağrılar, akşam saatlerinde veya uzun süreli hareketsizlik sonrasında şiddetlenebilir.
Yorgunluk ve Ağırlık Hissi
Bazı hastalar bacaklarında “kurşun dökülmüş gibi” bir ağırlık hissi tarif ederler. Bu his, varisin ileri safhalarında daha da belirgin hale gelebilir.
Kramp ve Karıncalanma
Gece krampları veya bacaklarda uyuşma, karıncalanma gibi şikâyetler varisle ilişkilendirilebilir. Özellikle gece uykusundan uyandıran kramplar sıklıkla dile getirilir.
Şişlik (Ödem)
Bacak bileklerinde veya baldır bölgesinde şişlik oluşması, varisli damarlarda kan birikiminin doğal bir sonucudur. Gün sonuna doğru artan şişlik, bacakların yukarı kaldırılmasıyla bir nebze de olsa azalabilir.
Kaşıntı, Yanma veya Deride Renk Değişikliği
Hastalar bazen ciltte kaşıntı veya yanma hissinden söz eder. Uzun dönemde, deride kahverengiye çalan renk değişikliği, derinin sertleşmesi, egzama tarzı lezyonlar ve hatta açık yaralar (venöz ülser) gözlenebilir. Varis tüm toplumlarda sık görülmekle birlikte yara gelişimi uzun yıllar içerisinde hastaların çok az bir kısmında karşımıza çıkar.
Bu belirtiler bazen basit bir yorgunluk ya da kas ağrısıyla karıştırılabilir. Ancak özellikle dışarıdan görünen belirgin varisli damarlarınız varsa ve ağrı/şişlik şikâyetleriniz ilerliyorsa mutlaka bir uzmana danışmanız önerilir.
Varisin Oluşmasında Rol Oynayan Faktörler Nelerdir?
Varisin ortaya çıkmasında birden çok faktör rol oynar. Kimi zaman genetik yatkınlık, kimi zaman yaşam tarzı, kimi zaman ise belirli hormonel durumlar bu hastalığın gelişme riskini artırır. Aşağıda, varis oluşumunda en sık suçlanan faktörleri bulabilirsiniz:
Genetik Miras
Ailede toplardamar hastalıkları öyküsü varsa, sizde de kapakçık yetmezliği veya damar duvarı zayıflığı görülme olasılığı artar. Bazı insanlar doğuştan gelen bağ doku zayıflığı nedeniyle varise daha yatkındır.
İleri Yaş
Damar yapıları da yaşla birlikte diğer dokular gibi esnekliğini bir miktar yitirebilir. Kapakçıklar daha kolay sarkar, bu da kanın geri kaçışını kolaylaştırır.
Hormonel Değişiklikler ve Cinsiyet
Kadınlar, özellikle östrojen hormonunun etkisiyle, varise erkeklerden daha yatkındır. Hamilelik, hem artan kan hacmi hem de hormonal dalgalanmalar nedeniyle varis riskini en çok yükselten durumlardan biridir.
Obezite
Vücuttaki fazla kilo, bacak toplardamarlarına binen yükü artırır. Bu da kapakçıkların düzenli çalışmasını zorlaştırabilir.
Fiziksel Hareket Azlığı
Uzun süre ayakta duran veya tüm gün oturan kişilerde, bacak kaslarının devreye girerek kanı pompalayabilme işlevi yeterince kullanılmaz. Bu da damarlarda basıncın artmasına, varise zemin hazırlayabilir.
Sigara ve Diğer Dolaşım Bozucu Alışkanlıklar
Sigara, damar duvarlarına zarar vererek dolaşımı olumsuz etkiler ve varis dahil pek çok damar hastalığını tetikleyebilir.
Çok Sıkı Kıyafet veya Ayakkabılar
Bacaklarda kan akışını engelleyecek kadar dar giysiler, damarların yeterince rahat genişleyip kasılıp gevşemesine ket vurabilir, bu da varis riskini artırır.
Burada önemli olan hayat tarzında yapılacak küçük değişikliklerin (düzenli egzersiz, kilo kontrolü, sigaradan uzak durma, sık molalar) varis gelişimine karşı koruyucu olabileceğini bilmek ve önleyici tedbirleri mümkün olduğunca erken almaktır.
Varis İleri Dönemde Hangi Sorunlara Yol Açabilir?
Varis, tedavi edilmediğinde sadece görsel şikâyetlerle kalmaz, zamanla daha ciddi problemlere davetiye çıkarabilir. Bu komplikasyonların çoğu, bacaklardaki toplardamar basıncının sürekli yüksek seyretmesiyle ilişkilidir.
Bacakta Şiddetli Ağrı ve Ağırlaşma
İleri derecede varisi olanlar, özellikle akşam saatlerinde dayanılması güç bir ağırlık ve sızı hissinden yakınabilir.
Ciltte Renk Değişiklikleri ve Ekzema
Sürekli yüksek basınç, cilt altındaki dokuların beslenmesini bozar. Zamanla ciltte kahverengimsi lekeler, damarların belirginleşmesi, egzama benzeri döküntüler ve kaşıntılar sıklaşır.
Lipodermatoskleroz
Cilt altı dokularda iltihap ve sertleşme (fibrozis) meydana gelir. Bacakların alt kısmı sertleşip incelerek konik bir görünüm alabilir, bu da ağrı ve hareket zorluğuna neden olabilir.
Venöz Ülserler
En ciddi komplikasyonlardan biri, bacak bileği çevresinde iyileşmesi zor, açık yaralar oluşmasıdır. Bu yaralar genellikle kronik venöz yetmezliğin en ileri aşamasında karşımıza çıkar.
Kanama (Hemorajik Komplikasyonlar)
Cilde çok yakın seyreden varisli damarlar, küçük bir travma sonucunda dahi kanayabilir. Bazen de damarın kendiliğinden patlaması sonucu beklenmedik bir kanama görülebilir.
Yüzeysel ve Derin Damar İltihapları (Tromboflebitler, DVT)
Özellikle genişlemiş toplardamarlarda pıhtı oluşum riski artar. Bu pıhtı yüzeysel damarlarda (tromboflebit) kalsa da ağrı ve kızarıklığa yol açar, ancak pıhtının derin damarlara ilerlemesi (derin ven trombozu, DVT) daha tehlikelidir. DVT’den kopan pıhtının akciğere atması (pulmoner emboli) hayati risk taşır.
Varisin belirtileri artıyorsa veya sürekli rahatsızlık veriyorsa, ileri komplikasyonlara yol açmadan bir uzmana başvurmak en doğrusudur. Günümüzde varis tedavisinde çok başarılı, konforlu ve minimal invaziv yöntemler bulunmaktadır.
Varisin Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Teknolojinin ve tıp biliminin ilerlemesi, varisin tedavisinde oldukça etkili ve konforlu seçenekleri mümkün kılmıştır. Özellikle son 20-25 yılda, açık cerrahinin yerini daha az travmatik, daha hızlı iyileşme sağlayan ve çoğu zaman sadece lokal anesteziyle uygulanabilen teknikler almıştır. Bu bölümde, Endovenöz Lazer Ablasyon (EVLA), Radyofrekans Ablasyonu (RFA), Yapıştırıcı (Cyanoacrylate) Tedavisi ve Köpük Skleroterapi gibi modern tedavi yöntemlerini ele alacağız.
Eskiden, bacaklardaki varisli toplardamarın cerrahi olarak çıkarılması (“stripping” ameliyatı) ana yöntemdi. Günümüzde ise damara dışarıdan kesi yapmaksızın, damar içinden (endovenöz) uygulanan enerji ya da sklerozan madde ile varisli damar kapatılabiliyor. Böylece hasta genellikle aynı gün içinde taburcu olabiliyor, konforlu bir iyileşme süreci yaşayabiliyor.
Endovenöz Lazer Ablasyon (EVLA)
Endovenöz Lazer Ablasyon, kısaca lazer enerjisinden yararlanarak varisli damarın ısı ile kapatılması işlemidir. Bu yöntem damarın içine yerleştirilen ince bir lazer kateteri sayesinde gerçekleşir. Aşağıdaki süreç adım adım uygulanır:
Hazırlık ve Lokal Anestezi:
Hastanın varisli damarı bir ultrason yardımıyla haritalanır. Hangi damarların kapatılacağı ve kateterin nereye ulaşacağı tespit edilir. Ardından genellikle lokal anestezi yapılır, böylece hasta genel anestezi almadan işlemi konforlu bir şekilde geçirebilir.
Kateter Yerleştirme:
Lazer fiber kateteri, varisli damarın içine (genellikle diz altı veya bilek yakınından bir noktadan) çok küçük bir iğne deliğinden girilerek yerleştirilir. Ultrason rehberliğinde kateter damarın kapakçık başlangıcına kadar ilerletilir.
Lazer Enerjisi Uygulama:
Kateter damar içinde yavaşça çekilirken, lazer enerjisi açığa çıkar ve damar çeperini ısıtır. Bu ısı, damar duvarında kontrollü bir hasar oluşturur, tıpkı plastik bir tüpü ısıtıp büzüştürmek gibi. Sonuçta damar kapanır ve içinden kan geçemez hale gelir.
İşlem Sonrası ve İyileşme:
Kapattığımız damar zamanla vücut tarafından emilir ve ortadan kaybolur. Bu işlem sonrası hasta genellikle aynı gün evine gidebilir, bir iki gün sonra günlük hayatına dönebilir. Avantajları:
Lokal anesteziyle yapılabildiği için hastanede uzun süre kalmayı gerektirmez.
Kozmetik sonuçları oldukça iyidir, kesi izi neredeyse yoktur.
İyileşme hızlıdır, hasta birkaç gün içinde işine veya normal aktivitelerine dönebilir.
Radyofrekans Ablasyonu (RFA)
Radyofrekans Ablasyonu (RFA), EVLA’ya benzer şekilde bir kateter yardımıyla damarın içine girilerek yapılır. Ancak lazer yerine radyofrekans dalgaları kullanılır. Bu dalgalar da ısı oluşturur ve damarın iç çeperini adeta “kaynaştırarak” kapanmasına neden olur.
Ultrason Eşliğinde Planlama:
Damarda hangi segmentlerin kapatılacağı ultrason ile belirlenir. Kateter giriş yeri işaretlenir. Hasta genellikle uzanır veya yarı oturur pozisyondayken, bacak steril koşullarda hazırlanır.
Kateter Girişi ve Radyofrekans Enerjisi:
Kateter, varisli damarın içine yerleştirilir. Ardından radyofrekans dalgaları, hedeflenen segmentlerdeki damarı ısıtarak kapatır. Lazer ablasyondan farkı, kullanılan enerjinin türüdür. Etki mekanizması ve sonuçlar oldukça benzerdir.
İşlem Sonu ve Takip:
Hasta kısa süre dinlendikten sonra evine veya günlük yaşamına dönebilir.
Avantajları:
Yüksek başarı oranı
Hastane yatışı çoğunlukla gerektirmez
Hızlı iyileşme
Minimal ağrı ve düşük komplikasyon riski
“Radyofrekans” kelimesi kulağa karmaşık gelebilir. Aslında bu işlem de tıpkı EVLA gibi, damarın kontrollü biçimde ısıtılarak kapatılmasıdır. Farkı, lazer yerine radyofrekans dalgalarıyla ısı elde edilmesidir. Her iki yöntemde de damarın içten “mühürlenmesi” hedeflenir.
Yapıştırıcı (Cyanoacrylate) Tedavisi
Yapıştırıcı tedavisi, diğer adıyla cyanoacrylate bazlı tedavi, endovenöz ablasyon yöntemleri arasındaki en yeni teknolojilerden biridir. Lazer veya radyofrekansa benzer bir prensiple toplardamarın içerisine müdahale edilir, ancak bu kez “ısı” yerine özel bir tıbbi yapıştırıcı kullanılır.
Nasıl Uygulanır?
Tıpkı diğer yöntemlerde olduğu gibi ultrason rehberliğinde varisli damara kateter yerleştirilir.
Kateter aracılığıyla yapıştırıcı (cyanoacrylate) küçük miktarlarda damar içine enjekte edilir.
Damarın içinde yapıştırıcı sertleşir ve damarı kapatır. Bu işlem “ısıya” gerek olmadan yapılır.
Avantajları Nelerdir?
Termal Hasar Yoktur: Damarın etrafındaki dokular ısıya maruz kalmadığı için morluk, ağrı veya ek yumuşak doku hasarı minimal düzeyde seyreder.
Hızlı ve Konforlu: Uygulama süresi kısadır. Hasta genellikle işlem sonrası günlük yaşantısına çok hızlı dönebilir.
Varis Çorabı Kullanma Süresi Kısa Olabilir: Kimi vakalarda çok uzun süreli çorap kullanımı gerekmeyebilir.
İyileşme Süreci:
Yapıştırıcı tedavisi sonrası bacakta hafif bir rahatsızlık veya gerginlik hissi oluşabilir. Birçok hasta aynı gün işine ya da sosyal aktivitelerine dönebilecek kadar konforlu hisseder.
Köpük Skleroterapi
Skleroterapi, varisli damarın içine sklerozan madde enjekte ederek damarın kimyasal olarak kapatılmasını sağlayan bir tedavi yöntemidir. Köpük skleroterapi, bu yöntemin daha etkin hale getirilmiş versiyonudur. Sklerozan maddeden mikro-köpük oluşturularak damara verilir. Bu köpük, damarın iç yüzeyiyle daha geniş bir temas alanı sağlayarak kapatma oranını yükseltir.
İşlem Basamakları:
Damarın yeri ve boyutu ultrasonla belirlenir.
Sklerozan madde hava ya da karbondioksit ile karıştırılarak köpük haline getirilir.
Hazırlanan köpük ince bir iğne ile direkt olarak varisli damarın içine enjekte edilir.
Köpüğün temas ettiği damar segmenti kapanır, vücut zamanla o damarı ortadan kaldırır.
Avantajları:
Daha küçük varislerde veya kılcal damar düzeyindeki genişlemelerde dahi etkili olabilir.
İşlemin süresi kısadır.
Genellikle klinik ortamında, ayaktan yapılabilir.
Sonraki Dönem:
Hastadan, enjeksiyon yapılan bacağını belirli sürelerle bandajlaması veya varis çorabı giymesi istenebilir. Bazı hastalarda seans tekrarı gerekebilir. Ayrıca işlem sonrası damar boyunca hafif bir sertlik, kızarıklık ya da morluk görülebilir; bunlar çoğunlukla kısa sürede düzelir.
Hangi Tedavi Yöntemi Size Uygun?
Varis tedavisi planlanırken, her hastanın farklı damar yapıları, farklı şikâyet düzeyleri ve farklı beklentileri olduğu unutulmamalıdır. Bir kişide çok sayıda ve büyük çaplı varisler bulunurken, başka bir kişide sadece yüzeysel ve kılcal düzeyde varisler olabilir.
Büyük ve Ana Toplardamarlarda Sorun Varsa: Genellikle EVLA, RFA veya Yapıştırıcı Tedavisi gibi yöntemlerle bu damarlar kapatılır.
Daha Küçük Çaplı Varisler ve Kılcallar: Köpük skleroterapi sıklıkla tercih edilir.
Kombinasyon Gerekebilir: Bazı hastalarda hem büyük hem de küçük varis segmentleri bulunabilir, bu durumda farklı tedaviler aynı süreçte veya ardışık seanslarda uygulanabilir.
Uzmanın ultrason muayenesi sonucu hangi yöntem veya yöntemlerin en uygun olduğuna birlikte karar verilir. Günümüzde çoğu varis tedavisinde, “kapakçık yetmezliği olan damarı içeriden kapatmak” hedeflendiği için ameliyat kesileri veya genel anestezi zorunluluğu nadiren gündeme gelir.
Tedavilerin Etkinliği ve Başarı Oranları
Modern varis tedavilerinde başarı oranları oldukça yüksektir. Hem EVLA hem de RFA yönteminde damar kapatma başarı oranı genellikle %90-95 civarında seyrederek, tekrarlama olasılığını ciddi ölçüde azaltır. Yapıştırıcı tedavisi de benzer oranlarda başarı yakalamaktadır. Köpük skleroterapide başarı, varisin derecesi ve damarın çapına göre değişiklik gösterse de doğru hasta seçimi yapıldığında oldukça iyi sonuçlar alınır.
Bazı hastalarda, ileri dönemde yeni varislerin oluşabileceğini unutmamak gerekir. Çünkü varis sadece mevcut bir damar segmentinin sorunu değil genel bir venöz yetmezlik eğiliminin sonucudur. Bu nedenle tedavi sonrasında da kilo kontrolü, düzenli egzersiz, uzun süreli ayakta kalma veya oturmaktan kaçınma, varis çorabı kullanma gibi önlemler yeni varis oluşumunu engellemede veya yavaşlatmada kritik önem taşır.
Tedaviler Sonrası Dikkat Edilmesi Gerekenler
Varis tedavi yöntemlerinin büyük kısmı minimal invaziv yöntemler olsa da sonuçların kalıcılığı için hastanın kendisinin de özen göstermesi gerekir. İşlem sonrasında dikkat edilmesi gereken bazı noktalar şunlardır:
Yürüyüş ve Hafif Egzersiz
Tedavi sonrası bacağı hareketsiz bırakmak önerilmez. Günde en az yarım saatlik yürüyüş, bacak kaslarının çalışmasını ve daha hızlı iyileşmeyi destekler.
Uzun Süre Sabit Durmaktan Kaçınma
Özellikle ilk haftalarda uzun süreli ayakta kalmak veya bacakları sarkıtarak oturmak, tedavi sürecini olumsuz etkileyebilir. Kan dolaşımını canlı tutmak için belirli aralıklarla bacaklarınızı hareket ettirin veya kısa yürüyüşler yapın.
Cilt Bakımı
Özellikle skleroterapi sonrası enjeksiyon bölgelerinde hafif morluklar, kızarıklıklar veya sertlikler olabilir. Doktorun önerdiği krem veya lokal bakım ürünlerini kullanarak bu bölgeleri rahatlatabilirsiniz.
Ağır Egzersizden veya Aşırı Sıcaktan Kaçınma
İlk günler içerisinde bacağı zorlayacak ağır egzersizlerden kaçınmakta fayda vardır. Hamam, sauna gibi aşırı sıcak ortamlardan da kısa bir süre uzak durulması istenebilir.
Kontrolleri İhmal Etmeme
Tedavi sonrası uzmanınız genellikle birkaç haftalık veya aylık bir takip randevusu verir. Bu muayenede damarların kapalı olup olmadığı, yeni oluşumların varlığı veya yokluğu değerlendirilir. Gerekirse ek müdahaleler planlanabilir.
Varisi Önlemek veya Kontrol Altında Tutmak İçin İpuçları
Tamamen ortadan kaldıramadığımız bir genetik altyapımız olsa da varise karşı proaktif davranmak ve yaşam tarzında bazı değişiklikler yapmak çok önemlidir. Hangi tedaviyi olursanız olun, venöz yetmezliği tetikleyen faktörleri mümkün olduğunca azaltmak hem yeni varislerin oluşumunu geciktirir hem de mevcut varislerin ilerlemesini yavaşlatır.
Ofiste, uzun uçuşlarda, ders çalışırken gibi durumlarda, saat başı kalkıp kısa yürüyüşler veya bacak egzersizleri yapmak, kan dolaşımını aktive eder.
Bacakları Yüksekte Dinlendirmek
Mümkün oldukça uzanırken bacaklarınızı kalp seviyesinden yukarıda tutmak, damarlarda biriken kanın geri dönüşünü kolaylaştırır.
Sigara ve Alkol
Sigara damar duvarlarına büyük zarar verir ve dolaşımı olumsuz etkiler. Alkol ise damar genişlemesine neden olur. Her iki alışkanlık da mümkün olduğunca sınırlandırılmalıdır.
Adana Varis Tedavisi Fiyatları Ne Kadar ?
Ortalama Varis Tedavisi fiyatları için lütfen bizimle iletişime geçin.
Varis Tedavisi Yaptıranların Yorumları
Prof. Dr. Uğur Özkan'ın hasta yorumları için Google Maps'e göz atabilirsiniz.
Bacaktaki varisler kendiliğinden geçmez, ancak çeşitli tedavi yöntemleriyle iyileştirilebilirler. Öncelikle bir kalp damar cerrahisi uzmanına görünmeniz gerekir. Doktorunuz, varisin tipine, yaygınlığına ve altta yatan nedenlere bakarak size en uygun tedavi planını oluşturacaktır. Yaşam tarzı değişiklikleri ve varis çorabı şikayetleri hafifletebilir, ancak varisleri ortadan kaldırmak için genellikle tıbbi müdahale gerekir.
Varisleri yok etmek için günümüzde çok etkili tedavi seçenekleri mevcuttur. Bunlar arasında damar içine ilaç verilerek yapılan köpük tedavisi (skleroterapi), damarı içeriden ısıtarak kapatan endovenöz lazer (EVLA) veya radyofrekans (RFA), özel bir yapıştırıcıyla damarı tıkayan yöntemler ve gerekli durumlarda cerrahi müdahale bulunur. Hangi yöntemin sizin için en iyi sonuçları vereceğine doktorunuz karar verecektir.
Modern tedavi yöntemleri, mevcut varisli damarları ortadan kaldırmada çok başarılıdır ve o damar için “kesin çözüm” sayılabilir. Ancak varis bir eğilim hastalığı olduğundan, genetik yatkınlık ve yaşam tarzı faktörleriyle zamanla yeni varisler oluşabilir. Bu, ilk tedavinin başarısızlığı değil, hastalığın doğasıdır.
Bilimsel olarak hacamatın varis tedavisinde etkili olduğuna dair bir kanıt yoktur. Aksine, varisli damarlar hassas olduğundan hacamat gibi uygulamalar bölgeye zarar verebilir, kanama, enfeksiyon veya pıhtılaşma gibi sorunlara yol açabilir. Varis tedavisi için tıbbi yöntemlere başvurulmalıdır.
Varisli kişiler aşırı tuzlu yiyeceklerden, şeker ve basit karbonhidratlardan, kızarmış ve yağlı ürünlerden, işlenmiş gıdalardan ve fazla alkolden uzak durmalıdır. Bu gıdalar ödemi artırabilir, kilo alımına ve damar sağlığının bozulmasına yol açabilir. Lifli gıdalar ve bol su tüketimi ise faydalıdır.
Derin ven sistemini etkileyen, pıhtılaşma (yüzeysel tromboflebit, DVT) riski taşıyan, kanamaya eğilimli, venöz ülsere (yara) veya ciddi cilt değişikliklerine yol açan varisler tehlikelidir. Ayrıca, ani başlayan ağrı, şişlik, kızarıklık gibi belirtiler gösteren varisler de ciddiye alınmalıdır.
Genç yaşta varis görülmesinin en önemli nedeni genetik yatkınlıktır. Ayrıca hormonal değişiklikler (özellikle kadınlarda gebelik, doğum kontrol hapı kullanımı), uzun süre ayakta durma veya oturma, hareketsiz yaşam, fazla kilo gibi faktörler de genetik zemini olan kişilerde erken yaşta varis gelişimini tetikleyebilir.
Varislerin doğal yollarla tamamen geçmesi mümkün değildir. Bitkisel ürünler, kremler veya bazı yaşam tarzı değişiklikleri (egzersiz, kilo kontrolü) şikayetleri hafifletebilir ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir. Ancak mevcut varisleşmiş damarları ortadan kaldırmak için modern tıbbi tedaviler gerekir.
Deniz suyunun doğrudan tedavi edici bir etkisi olmasa da, denizde yüzmek ve suyun serinletici etkisi varis şikayetlerine iyi gelebilir. Yüzme, bacak kaslarını çalıştırır ve kan dolaşımını destekler. Ancak güneşin zararlı etkilerinden korunmak ve uzun süre güneşlenmekten kaçınmak önemlidir.
Varis ağrısı en sık baldırlar, diz arkası, ayak bilekleri ve ayaklarda hissedilir. Bazen bacağın iç kısmı boyunca da yayılabilir. Ağrı genellikle yanma, zonklama, ağırlık hissi, kramp veya sızlama şeklinde olabilir ve gün sonunda veya uzun süre ayakta kalındığında artar.
Bu konuda doktorlar arasında bir fikir birliği yoktur. Varis tedavisi yapan doktorların bir kısmı, varislerin tekrarlamaması için belli bir süre varis çorabı giymenin çok önemli olduğunu düşünmektedir. Ancak yapılan çalışmalar varis çorabı giymenin yeni varis oluşumuna hiçbir etkisinin olmadığını göstermiştir. Bu sebeple kliniğimizde varis tedavisi sonrası hastaların varis çorabı giymesi gerekmez.